24 Nisan 2009 Cuma

BORAN

Bir gül gölgesi kadar yerinin olmadığı dünyadan
Bir avuç toprak gölgesine mahkumiyetiydi gidişi


Sen
Kız çocuğu gibi narin kırılgan
Ben erkekçe ve haşarı
Haddi yoktu kırdığım camların
Hesabı
Suçu kabullendiğinde ensende patlayan tokat
Gevrekçe bir sırıtıştı teşekkürüm
Bilemedim içindeki boranın şahanlığını
Sevdanı
Diyarbekir tütünüyle harmanlayıp içişini
Çözemedim
Bin bir umutla
Yüreğinin sulağında büyüttüğün sarmaşık gülünü
Kirpiğine dolayıp
Hapsettin göz yaşını ebedi
Sezemedim damlandaki çağlayanı gözüm
Sezemedim

.
.
.
Bir türkü tutturdum gözüm
Güftesi kırık
Dilim mi kelepçelenmiş
Sözlerim tutuk

Saz yasakmış söz yasakmış
Yürekte köz yasakmış

.
.
.
Bu kadar mı suçlu gözlerin
Kararı verip
Kendi ellerinle as darağacına gözbebeklerini
Ki büyümesin suçun kadar

Sen
Aykırı yolun asi yolcusu
Çözüp boğazında boğum boğum olmuş
Hayat düğümlerini
Zemheriye inat kavrulan ellerinle
Tut kalemini
Nice yangınlar çıkaracak mürekkebin
Nice kahpe ormanlar küllenecek

.
.
.
Şu karşıki dağlar bana
Yuva mı olsun
Dışım gurbet içim vatan
Sıla mı olsun

Yar yasakmış kar yasakmış
Yeşil dağlar yasakmış
.
.
.
Ana rahminde zerk edilmiş damarına
Şark türkün
Kazıyıp alnında aşina olmadığın batının
Kanlı imini
Haykır dağlarına
Ciğerin patlayana kadar
Soluğuna gizlediğin aşkını


Ve sen asi çocuk
Bir kez daha sırlı camlara
Akseden ruhunu
Saklımdaki son şiirine vererek
Karış toprağına…
.
.
.
.

Eti delen kurşun sesi
Duydun mu gözüm
Parelemiş ciğerimi
Dağıtmış özüm

Giz yasakmış göz yasakmış
Mavzerde gez yasakmış
.
.
.
.
Bayram sevinci
Dimağında kör kurşun gibi duran annenin
Ellerindeki kına kokusuyla mühürledim şiirini
Andımdır
Bir şahan kanadında coğrafyana ulaştırmak
Umman gibi derin
Boran gibi serin nazarına gömdüğüm
Kalbimle beraber




laledevri

Hiç yorum yok: